ODTÜ, İdari Bilimler Fakültesi'nin kurucusu Fuat Çobanoğlu, 1959 yılında ‘‘Fakir milletler, niçin fakirdir?'' diye yazılı bir sınav yapar. Bir hafta sonra yazılının sonuçları sorulduğunda, ‘‘Nasıl olsa saçmalamışsınızdır, zaten ben káğıtları mandalcıya verdim'' der. İsyan eder öğrenciler. Peki öyleyse, sınavı sözlü olarak tekrar ediyorum; sırayla cevaplayın der ve öğrencilerin cevapları üç sebepte birleşir.
Bunlardan birincisi, ‘‘Medeniyet sıcaktan kaçar'', ikincisi ‘‘Dinler, gelişmeyi köstekler'', üçüncüsü ise ‘‘Gelişmiş ülkeler, az gelişmişleri sömürür'' olur. Fuat Bey, medeniyetin sıcak ülkelerde kurulduğunu söyleyerek, tek fiskeyle birinci cevabı yıkar. Dinlerin gelişmeyi kösteklediği iddiasına karşı, insanlığın tarihi gelişiminde, dinlerin medeniyete çok büyük katkılarda bulunduğunu örnekleriyle anlatır. O sebep de havaya uçar. Gelirler üçüncü sebebe. Yani ‘‘sömürü'' teorisine. Şu soruyu sorar. Niçin siyah Afrikalılar, yaptıkları top ve tüfeklerle, gemilerine binip Avrupa sahillerine çıkarak beyaz Avrupalıları sömürge ulus haline getirmediler? Verilen cevap, siyahların o kadar ileri olmadığı olur. Çobanoğlu, işte ben de onu soruyorum. Niçin siyahlar, beyazlar kadar ileri gidememiştir? Sizin cevabınız, geriliğin (yani fakirliğin) nereden kaynaklandığının değil, geri kalmış olanların niçin başının beladan kurtulamadığının açıklaması.'' diye cevap verir. Peki hocam siz söyleyin, der öğrenciler. ''Fakir ülkeler, niçin fakirdir?''
Son söz, Çobanoğlu'ndan gelir. ''Fakir ülkeler, fakir olduğu için fakirdir.''
Fakirliğin kısırdöngüsünü anlatan kıssadan hisse bir anı ortaya çıkar böylece. Ekonomide en basit dengelerden birisi tasarruf ve yatırım eşitliğidir. Basitçe; bir insan için de, bir ülke için de zenginleşmenin yolu yeni yatırımlardan geçer. Yeni yatırımlar da tasarruflara bağlıdır. Fakir bir ülke yeterli tasarruf yapamaz, dolayısıyla yatırımlar ortaya çıkmaz. Yatırımlar olmayınca zenginleşemez, zenginleşemeyen ülke de yeterli tasarruf yapamaz. Bir kısırdöngü ortaya çıkar. Yani kısaca düşük gelir düşük tasarrufa, düşük tasarruf düşük yatırıma, düşük yatırımlar da haliyle düşük gelire yol açar ve fakirlik baki kalır.
''Fakir ülkeler, fakir olduğu için fakirdir.''
Bu söz 1907 Estonya doğumlu iktisat profesörü Ragnar Nurkse'e aittir. Burjuva iktisat ekollerinden neoklasik yaklaşımın, kalkınma ekonomisi alanına el uzatmasına vesile olmuş kişidir. Nurkse'e göre, az gelişmiş ülkeler fakir oldukları için sermaye birikimleri yetersizdir, sermaye haddi yetersiz olduğu için yatırım düzeyini nüfus artışı hızında yükseltemezler ve yatırım düzeyini gerektiği kadar yüksekltemedikleri için de teknolojiyi ve iş bölümünü geliştiremezler. Sonuç olarak teknolojileri geri olduğu için ve emeği etkin kullanamadıkları için, yeterli düzeyde sermaye birikimi sağlayamazlar, sermaye birikimi sağlayamadıkları için de fakirdirler. Çözüm önerisi olarak dışarıdan ödünç fon girişi (yani borçlanma) ve üretici sermaye girişinin şart olduğu savunulur.